Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

17 Ocak 2011 Pazartesi

Hadisler

      32. Hadis-i Şerif: Resulullah (Allah’ın Selamı Üzerine Olsun) Efendimiz şöyle buyurdu: “Allah’ın nehri geldiği zaman, İsa’nın nehri batıl olur...” Bilesin ki burada “Allah’ın nehri…” cümlesinden murad, Hakkın vechindeki baki nurun zuhurudur. Bu durumda, Hadisi Şerife verilecek mana şöyle olur:“Ruh cem kaynağından inip ayrıntılı mevcudlara dağılınca, Allah’ın yüzündeki baki nur bütün eşyada zuhur eder. İzafi bir ruhla kalan bir başka şeye ihtiyaç kalmaz..”Bu manayı anla…
      33. Hadis-i Şerif Bir gün, Resulullah (Allah’ın Selamı Üzerine Olsun) Efendimize şöyle soruldu:       
      " —Allahu Teala yeri ve semaları yaratmadan önce neredeydi?Resulullah (SAV) Efendimiz, bu soruyu şu şekilde cevaplandırdı:—Rabbımız, bir Ama’da idi...” Burada ama’dan murad, zati mahiyetinin aynıdır. Yani Kendisi Kendisine yeter; başka bir şeye ihtiyacı yoktur…
      34. Hadis-i Şerif Resulullah (Allah’ın Selamı Üzerine Olsun) Efendimiz şöyle buyurdu: “Mümin, Allah-u Teala'nın nimetlerine bir konuktur.” Burada, iradesinden geçen mümin kul anlatılmaktadır. Bu, o mümindir ki, Allah-u Teala onu zatından sıfatı makamına geçirdiği zaman doğruca Allah'ın arzusuna tabi olur. Artık onun nefsani arzuları olmaz. Çünkü onun kendisine mal edeceği iradesi gayrı kalmamıştır.
      35. Hadis-i Şerif Resulullah (Allah’ın Selamı Üzerine Olsun) Efendimiz şöyle buyurdu: “Dünya sevgisi, her hatanın başıdır.” Burada anlatılan dünya, kulun nefsi yönünden tayin ettiği şeylerdir. Onun benliğidir ve Hakkın zatına yabancı sayılanlara iltifattır. Bunlardan hangisi olursa olsun, bir tanesi dahi müminde olsa, o, dünyayı seven biridir.Bu da isbat eder ki “Dünya sevgisi, her hatanın başıdır…” Böyle olan bir kimse kendisi için bir ulvi zuhurata sahip olamaz. Keza, başkaları için de bir zuhurat sahibi değildir.
      36. Hadis-i Şerif Resulullah (Allah’ın Selamı Üzerine Olsun) Efendimiz şöyle buyurdu: “Sefere çıkınız; sıhhate erer, ganimet bulursunuz..." Burada anlatacağımızı, iyi bilmen ve öğrenmen gerekir.Sefer nefsani karanlıktan çıkmaktan ibarettir.Sıhhat hayret ve şaşkınlık halinden safaya kavuşmaktır.Ganimet nefse ve onun arzusuna galip gelmekten ibarettir.
      37. Hadis-i Şerif Resulullah (Allah’ın Selamı Üzerine Olsun) Efendimiz şöyle buyurdu: “Ziyaretin hayırlısı, ziyaret edenin yok olmasıdır...” Burada, şu mana anlatılmak istenir:“Hayy olan Hakkın nüzulundaki hayır, veli kula tecellisindeki bereket, gerek tecelli, gerekse nüzul anında o veli kulun yok olmasındadır.”Bilesin ki Yüce Rabb hayat denizini ve tecellisini yaymıştır. Bu durum Zatın cem kaynağından gelip bütün eşyayı sarmasından ibarettir. Bu manadan olarak Hak Teala, sevgili bir kulun ziyaretini dilediği zaman zatının cem alemi olan yüce mekandan göçüp imtina mekanına gelir. Ama beka üzerine. Ve ona böyle bir gelişi ile arada ona yabancı kalmaz.
      38. Hadis-i Şerif Resulullah (Allah’ın Selamı Üzerine Olsun) Efendimiz şöyle buyurdu: “Kulun, Rabbına en yakın olduğu anı, secde anıdır.” Şunu bilmelisin ki, secde eden, secde ettiği zaman varlığı cem kaynağından alıp ayrıntılı aleme yaymaktadır. Yani yalnızlıktan çıkıp bütün kainatla bir bağlantı kurmaktadır. Ama, kurabilirse. Secdesini tam yapabilirse.Şunu da bilesin ki, bir kul vaktaki Hak Teala onu yokluktan varlığa çıkardı… böylece o Yüce Hak’tan uzaklaştı...Peki bu durumda, kulun cem aleminden ayrılıp yaygın bir varlığa geçtikten sonra Rabbına yakınlığı nasıl olacak? Evet, nasıl olacak ki tekrar eski yerine gidebilsin?İşbu gidiş, ancak şu şekilde olabilir: Hakkın, esma, sıfat, ahlak ve ayetlerine uygun bir şekilde dağıldıktan sonra olabilir.Bu da ancak secde de olabilir.Manasını anla.
     39. Hadis-i Şerif Resulullah (Allah’ın Selamı Üzerine Olsun) Efendimiz şöyle buyurdu: “İşlerde şaşırırsanız, kabirler ehlinden yardım isteyiniz.” Şunu bilmelisin ki, bir veli kulun yetişmesi tam olunca, Aziz ve Celil olan Rabb oraya konuk olur. Ve o veli’nin kalbi Rabbin kabri olur. Bu kulun benzerleri kabirler ehlidir.Durum böyle olunca, anlatıldığı gibi bir zattan din ve dünya işinde şaşıran biri yardım taleb ederse onun yardımını görür. Ve o zat darda kalan kulu zor durumundan kurtarır.Bu manayı da anla.
      40. Hadis-i Şerif Resulullah (Allah’ın Selamı Üzerine Olsun) Efendimiz şöyle buyurdu: “Bir kimse Allahu Teala katındaki menzilesini bilmek istiyorsa Yüce Allah’ın kendi yanındaki menzilesini öğrensin. Çünkü Allah’u Taala kula vereceği dereceyi kulun kendi nefsinde onun için verdiği derece üzerinden tayin eder…” Bilesin ki, bu Hadisi Şerifte Hakka izafe edilen nefis yüce Hakkın zatıdır. Burada zata nisbetle nefis ikinci mertebede sayılır. Kula izafe edilen nefis ise nübüvvetin kendisidir. Nübüvvet nefsi ise velayet nefsidir. Bu da, velayet nefsine göre, ikinci mertebe sayılır.Velayet ise nefsin özüdür. Ve burada velayet, mücerret Zat‑ı İlahi’de ikinci

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder