Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

18 Ocak 2011 Salı

NUH'UN GEMİSİ'NİN SON RIHTIMI

1950'li yılların başından beri, Nuh'un Gemisi, pek çok kitap ve filmin konusu olmuştur. Bu meseleye, o yıllarda hız kazandıran gelişme, 1948 yılında, Hıristiyan bir görgü tanığının, Ararat Dağı'nın buzları altında Gemi'yi gördüğünü söylemesi olmuştur. O zamandan beri, bu konuyla ilgili pek çok şey iddia edildi ve bu iddialara dayanarak, bir çok araştırmalar başlatıldı. Büyük miktarda para ve zaman harcandı.
GEMİ AĞRI DAĞI'NDA DEĞİL
80'li yıllarda astronot James Irwin ve arkadaşları, yürüyerek dağın büyük bir kısmını tırmandılar. Bununla yetinmeyen Irwin ve ekibi, dağı uçakla fotoğrafladılar. Gayretleriyle, medyanın bir hayli ilgisini çeken Irwin ve ekibi, Gemi hakkında söz etmeye değer bir kanıt bulamadılar. En sonunda bu araştırmaya katılan birçok kişi, şu iddialarda bulundular:
1- Gemi, elementlerine ayrılarak, yeryüzüyle karışıp kayboldu.
2- Tanrı, onun bu zamanda açığa çıkmasını istemedi.
Ben, Nuh'un Gemisi'yle ilgili araştırmaların başarısız oluşunun gerçek nedenini:
Nuh'un Gemisi'nin başka bir dağa(Cudi) oturması ve kalıntıların ise günümüze kadar ulaşamaması olarak görmekteyim.
Ağrı Dağı'nda yapılan pek çok araştırmada, görgü tanıklarının rivayetleri çelişkilidir ve detaylı incelemelerin çoğu şüphelidir. Bazı gözlemler ise, pilotlar tarafından yapılmıştır. Bize göre, bu gözlemlerde görülen "gemi benzeri objeler", Ağrı Dağı'nın yapısında bol bulunan büyük bazaltların, gemiye benzetilmesinden kaynaklanmaktadır.
Bir başka mesele de, Ağrı Dağı'nın yapısıdır. Acaba Ağrı Dağı'nın orjini(oluşumu), jeolojik 4. zamana ait olmayabilir mi? Yani Büyük Tufan'dan sonra oluşmuş olamaz mı? Çünkü bu Dağ'ın sular altında kaldığı ile ilgili olarak kanıt yoktur. Eğer gemi, gerçekten Ararat'a oturmuşsa, neden hiç sedimantasyon veya fosil örneği yok?
Nuh'un Gemisi'nin, bir gün Ararat'ta bulunacağını düşünmek, biraz fazla iyimserlik olur. Jeolojik nedenler, görgü tanıklarının kuşku verici rivayetleri ve tarihsel nedenler, Nuh'un Gemisi'nin kesinlikle Ararat'ta bulunamayacağını gösteriyor. Şimdi biz bu argümanları inceleyelim.
Birçok okuyucunun da bildiği gibi, geminin karaya oturduğu yerin Ararat olduğu ile ilgili bilgi, yalnızca Tevrat'da geçiyor. Geminin, karaya oturduğu yerin, spesifik isminin Ararat olduğunu düşünmek yanlıştır. Musa zamanında Ararat, Asur'un kuzeyinde bulunan ve merkezi bugünkü Van Gölü olan oldukça geniş bir bölgedir. Modern arkeolojik çalışmalar, burada bulunan antik bir krallığın sınırlarını çizmiştir.
NUH'UN GEMİSİ CUDİ DAĞI'NDA

Cudi Dağı, Ararat Dağı'nın 200 mil güneyinde ve Güney Türkiye'de yer almaktadır. Suriye ve Irak sınırlarının çok yakınındadır. Tam koordinatları, 37 derece 21 dakika kuzey enlem, 42 derece 17 dakika doğu boylamıdır. Kaynaklarda ismi Judi Dağı, Cordu Dağı, Quarda Dağı, Gordyene Dağları, Gordian Dağları ve Kürtlerin Dağı diye geçer. Asurlular ise bu dağa Nippu Dağı adını vermişlerdir. Ve en önemlisi de, bu dağın bir zamanlar Ararat Dağı olarak isimlendirilmesidir. 7000 feet(2114m) yüksekliğinde olan bu dağ, çok da yüksek değildir. Yılın büyük bölümünde karlarla kaplıdır.
Cudi Dağı, Mezopotamya bölgesine, yukarıdan bakar. Ayrıca Dağ'ın etrafında bulunan arkeolojik kalıntılar bakımından da, dikkate değer bir dağdır. Antik tarihten gelen pek çok referansı vardır. Mesela, İ.Ö. 700'lü yıllarda yaşayan Asur Kralı Semacherib, Cudi Dağı'nın eteklerine, pek çok rölyef(kabartma) yaptırmıştır. Hıristiyanlar'ın bir kolu olan Nestorianlar, Cudi Dağı'na birkaç tane manastır yapmıştır. Bunlardan biri de, zirvede yer alan ve adına da "Gemi'nin Manastırı" denen manastırdır. MS 766 yılında yıldırımla yok olan manastırın yerine, Müslümanlar bir cami yapmışlardır. 1909 yılında, Gertrude Bell, bölgeyi araştırmış ve dağın zirvesinde, gemi şekline benzeyen taş bir yapı bulmuştur. Yerliler bu yapıya, Sefineti Nebi Nuh; yani Nuh'un Gemisi diyorlar. Ayrıca Bell, her yılın 14 Eylülünde Nuh'un anısına Cudi Dağı'nda bir araya gelen Yahudi, Hırıstiyan, Müslüman, Sabi ve Yezidiler'den bahsediyor. 1949 yılında, 2 Türk gazeteci, 500 feet uzunluğunda bir gemi gördüklerini iddia ediyorlar.
TARİHİN TANIKLIĞI: "NUH'UN GEMİSİ CUDİ'YE OTURDU"

Nuh'un Gemisi'nin karaya oturduğu yerin burası olduğunu ispat etmek, şu an bir jüriye muhtaçtır. Ancak, sadece tarihten gelen referansları dikkate alsak bile, Nuh'un Gemisi'nin oturduğu dağın, Cudi Dağı olma ihtimali çok yüksektir. Şimdi bu tarihi tanıkların referanslarına bir göz atalım:
KİLDANİ KAYNAKLAR

BEROSSUS:
Bir Kildani büyücü, rahip ve tarihçi. İ.Ö 3. yy'da, Berossus, Babil tufanının bir başka versiyonunu rivayet eder. Bu rivayete göre gemi, Urartu'da karaya oturmuştur ve geminin bazı parçaları, hala Urartu'daki Gordyaeans (Cudi) dağlarındadır. Berossus, anlatımına şöyle devam eder:
"Bazıları, gemiyi kazıyarak zift aldılar ve bunu tılsım yapmada kullandılar."
Berossus'a göre, Cudi Dağı, hem Gordyaean Dağları'nda hem de antik Ermenistan(Urartu) sınırındadır.
HIRİSTİYAN KAYNAKLAR

EUSEBİUS
: İ.S 3. yy'da yaşayan ilk kiliselerin pederlerinden biridir. Gemi'nin küçük bir parçasının, kendi zamanında, Gardian(Cudi) dağlarında olduğunu söyler.
THE PERSHITTA: Pershitta, Suriyeli Hıristiyanlar'ın kullandıkları İncil'dir. Bu İncil'de, Tekvin 8/14'te, Nuh'un Gemisi 'nin, karaya oturduğu yer olarak Quardu(Cudi) Dağı'nı yazar.
BİZANSIN FAUTUSU: Fautus, İ.S 4. yy'da yaşayan bir tarihçidir. Bir ermeni tarihçisi olarak bilinmesine rağmen, aslı Yunanlı'dır. Orjinal çalışmaları kaybolmuştur. Ancak, çalışmasının tercümeleri günümüze kadar ulaşmıştır. Notlarından birinde, Nusaybinli keşiş St. Jakop'tan bahseder. St. Jacop, ALLAH'tan kendisine Nuh'un Gemisi'ni göstermesini istemiş, ALLAH'da, bir melek vasıtasıyla, geminin tahtalarından küçük bir parça göstermiştir. Fautus, bu olayın Cudi Dağı'nda gerçekleştiğini yazar. Zaten Nusaybin, Cudi Dağı'na 70 mil mesafede bir kasabadır. İ.S 10. yy'a kadar, tüm Ermeni kaynaklar, Nuh'un Gemisi'nin, Ermenistan'ın güneyinde bir yerde olduğunu söyler.
EPİPHANIUS: Selanik patriği, İ.S 4. yy'da yaşamış, din düşmanlarına karşı oldukça etkili olmuştur. Gemi'nin, Gordian (Cudi) Dağları'nda olduğunu belirtmiştir. Ve birinin dikkatli incelemesi halinde, Nuh'un Sunağı'nı görebileceğini eklemiştir.
EUTYCHIUS: İ.S 9. yy'da yaşamış, İskenderiye patriğidir. Şöyle demiştir:
"Gemi, Ararat Dağlarına oturmuştu. O dağ da Musul 'un yanındaki, Cebel Cudi'dir. Musul antik Ninova'nın yanında bir şehirdir ve Cudi Dağı'nın 80 mil güneyindedir.
İSLAMİ KAYNAKLAR

KUR'AN
: Kur'an der ki: "...Gemi geldi ve Cudi'ye oturdu." (HUD(11)/44). Modern İslam Ansiklopedisi, Cudi Dağı'nı referans gösterir.
AL-MASUDİ: İ.S 10. yy'da yaşamıştır. Cudi, Tigris'e(Dicle), 8 fersah uzaklıktadır. 8 fersah, 25-30 mil karşılığıdır. Bu mesafe ölçülünce sizi tam olarak Cudi Dağı'na götürür demiştir.
İBN HAUKAL: İ.S 10. yy'da yaşamıştır. Cudi'nin Nusaybin kasabasının yanında olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Nuh'un, dağın dibinde bir köy kurduğunu da eklemiştir.
İBN AL-MİD: İ.S 13. yy'da yaşamıştır. 7. yy'da imparator olan Herakliyus'un bölgeyi görmek için, Cudi Dağı'na tırmanmak istediğini yazmıştır.
ZAKARIYA BIN MUHAMMED AL-KAZWINE: İ.S 13. yy'da yaşamış bir Müslüman coğrafyacıdır. Geminin tahtaları kullanılarak, bir manastır inşa edildiğini kaydetmiştir. Yer belirtmemiştir.
YAHUDİ KAYNAKLAR

SAMİRİ TEVRAT'I (İlk beş kitap): Samirilerin
kabul ettiği, Tevrat'ın sadece ilk beş kitabından oluşan bu metne göre, Nuh'un Gemi'si, Kuzey Asur bölgesinde bulunan Kürt (Cudi) Dağları'nda, karaya oturmuştur.
TARGUM: Targum metinleri, Yahudiler, Babil'deki ilk sürgünden döndüklerinde, Aramice yazılmış metinlerdir. 3 Targum vardır: Onkelos , Neofiti ve Pseudo Jonatan. Bunların üçüde geminin karaya oturma yerini, Quardu Dağları (Kürt Dağları) olarak belirtir.
JOSEPHUS: İ.S 1. yy'da yaşamış, Roma İmparatorluğu'na sadık bir Yahudi tarihçidir. Gerçek bir entelektüeldir ve Pavlos ile de çağdaştır. Roma İmparatorluğu'nun resmi görevli tarihçisi olduğu için, zamanının tüm kütüphane ve arşivlerine rahatça ulaşabiliyordu. Kitaplarında, Nuh'un Gemisi'nden 3 yerde bahsetmiştir. Josephus, Nuh'un Gemisi 'nin karaya oturduğu yeri, kesinlikle Cudi Dağı olarak belirtmiştir.
BENJAMİN OF TUDELA: İ.S 12. yy'da yaşamıştır. Seyahat ettiğinde, şöyle yazmıştır. Eski şehrin kalıntıları, Cezire bin Ömer'e 2 günlük mesafede bulunan Tigris(Dicle)'deki Ararat Dağı'ndadır. Ömer bin El Hattab, Gemi'yi zirveden aldı ve ondan cami yaptırdı.(Bu da, Cudi'ye Ararat dendiğinin bir delilidir.)
SONUÇ

Yukarıdaki Yahudi kaynaklarındaki ifade, bizce ilginçtir. Yani Cudi Dağı'na Ararat denebilir. Buna ait 2 örnek daha vermek istiyoruz:
Birincisi, Prens Nuri'nin gemiyi keşfetmesi, bu dağın güney bölgesinde olmuş olabilir. Belkide o, karlarla kaplanmış taş struktürü(yapıyı) gördü. Biz onun Hindistan'dan gelip, Nestorian kilisesinin lideri olarak, bu dağın doğusunda, Nestorian merkezi yapmasını ilginç buluyoruz. Belki de Nestorian geleneği, geminin karaya oturduğu yeri, Cudi dağı olarak işaret ettiği için, o da burayı seçmiştir. Nestorian'ların bir zamanlar, dağın zirvesinde "Geminin Manastırı " denen manastırları vardı. Yıldırımla yok oldu.
Soru: Peki neden prens o dağa Ararat demiştir?
Cevap: Çünkü pek çok Hıristiyan'a göre, Gemi neredeyse, Ararat orası olmalıdır.
Bundan daha önemli ikinci bir örnek de, 5 Türk askerinin keşfi. 1. Dünya Savaşı'ndan sonra, Bağdat'tan Adana'daki evlerine dönen bu askerler, Nuh'un Gemisi'ne rastladıklarını belirtmişlerdir. Bu askerler, Adana'ya giderlerken, neden kuzeye gidip 17.000 feetlik Ağrı Dağı'nı tırmansınlar. Büyük ihtimalle, Tigris(Dicle) nehrini izlediler, bu da onları Cudi Dağı'na ulaştırdı. Evlerine giderken, daha kısa ve kestirme olan Suriye'den geçmediler, çünkü orada İngiliz ordusu vardı. Bize göre bu olay çok önemlidir.
Yukarıdaki argümanlar ve tarihi kaynaklar, elbette kesin bir sonuç teşkil etmez. Ancak, Nuh'un Gemisi'nin Son Rıhtımı'nın, Cudi Dağı olduğu konusundaki kanıtlar, oldukça zorlayıcı ve çok kuvvetli kanıtlardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder