Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

22 Nisan 2012 Pazar


“Ebu Hureyre(r.a)
HIR=Kedi
HIRE=Dişi kedi
HÜREYRE = Küçük kedi
Kur’ânı Kerim’de:
At. Aslan. Deve. Karga. Kırlangıç. Yılan. Karınca. Yunus balığı. Köpek. Fil gibi bir çok hayvanların isimleri geçmektedir.
Bazıları methedilir.
Bazıları misal olarak gösterilir.
Bazıları da vakıa icabı isim hâlinde geçer.
“Kedi” Kur’ânı Kerim’de geçmez.
Fakat Kur’ân’da geçenler hakkında bazı hadisler söylenmiş, fakat bunlar misal ve târif olarak...
“Kedi” hakkında hadis meşhurdur.
Bir vakıa üzerine bu hadîs söylenmiştir.
Sahabe’den bir zât daima Resûl-ü Ekrem’in yanında bulunur, söze karışmaz daima dinlermiş, munis, orta boylu, siyah saçlı, siyah gözlü, zayıf bünyeli fakir bir zâttı.
Eshab-ı sofa ile yemek yer çok konuşmaz.
Gözleri yaşlıdır.
İyiliği sever.
Resûl-ü Ekrem de kendisine hoş nazarla bakar, kendisini severmiş. Ara sıra kendisi ile görüşürmüş ve bazı görüşmelerde tebessüm ederlermiş...
Küçük bir kulübe gibi evde otururmuş.
Sokakta kalmış kedileri götürür onları yedirir severmiş.
Resûl-ü Ekrem’in bundan haberi yokmuş.
Sahabeler birgün Resûl-ü Ekrem’e söylemişler.
“Pis kedileri toplayıp kulübesinde bakıyor!” demişler.
Resûl-ü Ekrem birşey söylememiş..
Bir gün sokakta görmüş, bu zât bir kedi yavrusu bulmuş.
Resûl-ü Ekrem’e sahabelerin söylediğini, kendisi de bildiği için Resûl-ü Ekrem birşey söyler diye, kediyi hemen hırkasının içine saklamış.
Resûl-ü Ekrem kendisine, hırkanın altında ne sakladın demiş. Hırkayı açmış küçük bir kedi yavrusu.
Resûl-ü Ekrem yavruyu sevmiş, okşamış, ve o zâta:
“Ebu Hureyre: Sen kedi babasısın” demiş.
İsmi artık böyle kalmış.
Biz de Resûl-ü Ekrem’in koyduğu isme hürmet için o zâtın ismini söylemiyoruz..
Bir gün bir sohbetde Resûlullah efendimiz:
“Hubbül hırratı minel iman” Buyurmuş.
“Kediyi sevmek imandandır.”
“Niçin?” diye sormuşlar.
“Ebu Hureyre bilir” demiş başka bir şey söylememişlerdir.
Ve Eba Hureyre’ye bir çok daha ledunni sırlar söylemiş.
Ona söylediği sırları Eba Bekir, Ömer, Osman, Ali bile bilmezdi.
Eba Hureyre’den beş hadis rivâyet edilmiştir.
Fazla değil.
Kendisine:
“Bize de söyle Resûl’un sana söylediklerini”
“Söylersem kâfir oldu dîye başımı vurursunuz!” demişlerdir.
Eba Hureyre’nin bildiğini hiç kimse bilmez.
Resûlü Ekrem’in Eba Hureyre’ye ledunni sırlardan söylemesi ne sebeptendir? Ve niçin Eba Hureyre’yi seçmiştir?
Bu da sır değildir amma ne faydası var, onun gibi olamadıktan sonra.
Merak etmek, birşeyi öğrenmek bazen insanı küfre götürür.
Tehlike ile karşılaşmamış olan insan, cesaret hakkındaki sorulara cevap veremez.
Meçhul, Sır kelimeleri insanın akıl hududunun ötesine habersiz hürmetin gizlendiği kelimelerdir.
Kedi’de büyük bir sır vardır.
Kedi: Nankör değildir.
Kedi: Hürriyetine çok düşkündür.
Kedi: Kulaklarıyla de görür. Radarı vardır.
Kedi: Çok sabırlıdır.
Kedi: Abdest edeceği zaman yeri kazar, yapar ve örter.
Niçin. Sebep...
İnsan da dahil hiç bir hayvan y oktur.
Böyle hareket eden.
Kediye sordum:
“Sana insanlar nankör diyorlar, ne dersin?”
Kedi geldi ayaklarıma başını sürdü :
“Nankör olmadığımı bilirsin...” dedi.
“Öyle bilsinler. Daha iyidir. Ne olur Sırrımı kimseye söyleme!”
Peki dedim sana bir sual daha soracağım. “Buyur” dedi.
“Sen bazen sahibinin elinin parmağına tırnağını batırırsın” dedim.
“Bende kabahat yok. Bunu bir bilseler. Tırnağımı eline batırdığım adam bile tövbe ederdi.”
Sordum :
“Benim bir siyah kedim vardı. Böyle yaptığını hiç görmedin.”
“O adamını biliyordu efendim.”
“Peki! Bir sual daha” dedim.
“Siz nereden düşerseniz hep ayaklarınızın üzerine düşersiniz. Bu nedir?” dedim.
“Efendim o da bizim yaratılış sırrımız, ama ben de bilmiyorum” dedi.
“Siz sebebini bilirsiniz. Bunda büyük bir sır gizlidir diye dedelerimizden kalma bir sözdür bu” dedi
Tekrar elimi yaladı:
“Aman efendim sırrımı kimseye söyleme” dedi çekildi, sıçrayarak dama çıktı. Güneş var. Damda uyumak çok güzel...
Kedi ayaklarının üzerine düşer.
Fizyolojik sebebini ilim bir türlü söyleyemez.
Bunu bilirsen niçin düşmediğini o zaman fizik olarak da anlarsın. Söyleyemem dedim ya.
Huzurun kaçar, keşke söylemeye idim diye sızlanırsın.
Yalnız size birşey söyleyeyim:
Kediye eziyet etmeyiniz!
Kedi öldürenin sonu hüsrandır.
Evlâtlarına bile intikal eder.
Kedilere iyilik eden onları besleyen insanlara gıpta ederim.
Kedi edeb ve sabır timsalidir.
Kediye HAKK’ın bir mahlûku olarak bakarsanız, onun nankör olmadığını anlar, çok şeyler öğrenirsiniz.
Kedi abdest edeceği zaman toprağı gelip koklar.
Sağ ayağı ile toprağı eşer. Koklar.
Aksi istikamete dönerek abdest eder.
Tekrar koklar.
Sol ayagı ile toprağı örter.
Sıçrar bir iki adım sonra durur titrer arkasına bakar ve gider.
Son fenni müşahedelere göre;
“Können Katzen mitden augen hören”
Kedide radar teşkilâtı vardır.
Göz sinirlerinde işitme lifleri de mevcuttur.
Geniş bir sahadaki sesleri işittiği gibi aynı zamanda da görür.
Göz bebekleri bu işitme olayını ayarlar.
Hem kulaklarıyla da, hem gözüyle de ses alır.
Ve her ikisi ile de görür.
Kavga eden kediler, başka tarafa baktıkları hâlde yekdiğerini arkaları dönük olduğu hâlde görürler.
Ziyâ ve ses Computerleri ile yani elekronik dalgaları alır ve tesbit ederler..
Diğer hayvanların kulak sinirlerinde görme sinirleri yoktur.
Göz sinirlerinde işitme sinirleri bulunmuştur.
Bu bakımdan kedi müstesna bir hayvan olarak halk edilmiştir.
Bunda sebebi hikmet nedir?
Ashâb-ı suffa : Suffa ehli. Bunlar, Hz. Peygamberin (A.S.M.) mescidine bitişik üstü örtülü, etrafı açık bir yerde otururlardı ve orada yaşarlardı. Bu zatların yaşayışları ve hâlleri din hizmeti, hayatı bakımından büyük değer taşımaktadır. Bütün hayatları Peygamberimiz'in (A.S.M.) yanında bulunarak Kur'ânın en yüksek derslerini alır, öğrenirler ve öğretirlerdi. İslâmiyeti öğrenmek, öğretmek ve yaymak için her türlü şahsi menfaatlerini terkederek tam bir İslâm fedaisi olarak yaşarlardı. Bunlar evlenmezler ve dünya işleriyle uğraşmazlardı. Ashab-ı Suffa'nın bu hizmetleri sebebiyle ve bu çok büyük fedakârlıkları vesilesiyle İslâmiyet az zamanda çok yayılmış ve kökleşmiştir.
Nankör : f. Gördüğü iyiliği unutan, nimeti inkâr eden. Nimetin şükrünü eda etmeyen, gafil.
Abdest edeceği : Dışkı çıkaracağı zaman.
Hüsran : Ümit edilenin elde edilememesinden duyulan elem. Mahrumiyet acısı. * Zarar, ziyan, kİnsanlar yek diğerine :
“Hakkını helâl et!” derler.
Bu ne demektir?
Ne hakkıdır?
Burada helâl olsun veya haram olsun demek ne demektir?
Kul hakkı: “Kul hakkı ile gelmeyin!”
Hayvan hakkı: “Hayvan hakkını veriné”
Komşu hakkı: “Unutmayın!”.
Bunlar âyetdir.
Analar hakkı : Âyetlerdeki haklar müfret olarak bildirilmiştir.
Her şahsa ayn ayrıdır demektir..
Analar hakkı “Bütün analar demektir”.
“Eşiniz sizin ziynetinizdir.”
Erkeğe hitaptır.
“Eşinizi memnun ediniz.”
Kadına hitapdır.
“Cennet anaların ayağı altındadır.”
Tefrik yok.
Bütün analar ...
Kadına eziyetin sonu hüsrandır.
İffetli kadın cennetdedir...
“Evlâtlarınızı hoş tutun!”
Erkeklere hitapdır.
Onlara beyhude yere beddua müsüllü söz söylemeyin.
Bedduanız size çevrilir.
Zira beddua etmek ALLAH indinde men’ edilmiştir.
Bu da Es SABÛR ismine isyan sayılır.
Hakkın, helâl veya haram olduğu insanın değil, ALLAH’ın takdirine mahsusdur.
Küfre girmeyin!
Helâl: ALLAH’ın nigmetidir her hususda.
Haram: ALLAH’ın sevmediği ve men’ ettiği her hususdur.
Birşey için birine “helâl olsun!” demek büyük meseledir.
ALLAH namına söylediğini unutma, hatırından çıkarma!..
Haram olsun demek o bambaşkadır.
Bu hususda çok dikkatli ol!..
Bu lâfları düşünmeden bol bol söylemek doğru değildir.
ALLAH namına konuştuğunun farkında mısın?
Birçok büyük ve hürmete lâyık bilinen insanların bu yüzden hapishânelerde işkencelere hatta öldürülmelerine sebep olduğunu bilmek, anlamak herkesin kârı değildir.
Sabır en büyük İlâhî haslettir.
Uhud harbinde:
Hz Hamza’nın ciğerleri çıkarıldı.
Gözleri oyuldu.
Dili kesildi.
Paramparça edildi.
Resûl-ü Ekrem bu manzara karşısında ağladı ve “müsile” yapmak istedi.
Fakat o hengâmede yaradılış, insanlık ve Rahmet dini islâmda böyle bir şeye müsade edilmeyecekti.
Bu yasağa dair İlâhî beyan, en tesirli olacağı bir anda gönderiliverdi.
Kur’ânın gelişinde izlenen İlâhî tavır zâten bu idi.
Her emir ve yasak kendini bir hatıraya bağlayan bir hadise üzerine gelirdi.
“Adaleti icra için bir ceza ile mukabele edecek olursanız, bunu size reva görülen ceza ve azap miktarınca yapın fazlasını değil”... “Yapın, yapınız değil” müfret olarak emirdir ve Resûlün şahıslarına emirdir.
“Fakat sabreder o kadarını terk ederseniz, yemin olsun ki sabredenler için daha iyidir”.
Nahil suresi 126, âyet.
Bu, ALLAH’ın kanunu değişmez.
O kanuna tecavüz edersen kanun cezasını verir.
Zü’l- İNTİKAM budur.
ALLAH intikam alıcı değildir.
RAHMÂN ve RAHÎMdir.
Kanuna dokunulduğu için o kanun cezayı alır.
Dua Sünnetullah dışında ve insanın tasarruf hududu dahilinde olanlarda yapılır.
“Hak” meselesi de bunun içindedir.
Sünnetullahda câri kanunlar değişmez.
Onları değiştirmeye ma’tuf dua, onların değişmez olduğundan şüphe etmektir.
Değişmez, zira içinde aksak bir şey yoktur.
“Ya Habibim bak. Hiç bir yerinde kusur bulamazsın” Âyet.
Fakat bu kanunların altında perdelenmiş, insanın tasarrufuna girebilecek şeyler de, hadiseler de çoktur.
Normalin üstünde kuraklık, sıcaklık ve birçok şeyler de bu perdelenen hadiselerin içindedir.
Kuraklık, şüphe ve itimazsızlığın. HAKK’a bağlılığın rencide olduğu zamanlarda zuhur eder.
Medine’de yağmur yağmamış. Resûl-ü Ekrem’e sahabeler rica etmiş, Resûl-ü Ekrem’de göğe değil de yere bakarak, ellerini semâya kaldırmaya duayı isteyenler namına hicab ederek kaldırmamış...
“Yâ İlahi!” Burada “Yâ RABB!” dememiştir.
Bu çok mühimdir.
“Bu halk Senin El REZZÂK olduğunu, her şeyi hakkı ile takdir ettiğini unuttular, şüpheye düştüler.
Onların inançları ve tövbeye girmelerini, bu düşünceleri sarsılmışlara yardım et!” demişler.
Yağmur yağmaya başlamış.
Bu hadiseyi dua nevi derece ve kuvvetinle tahlil etmeye çalış.
Olgun kimseler vardır. Onların himmetlerine sığın. Kibirli olma.
El MÜTEKEBBİR ALLAH’a mahsustur.
O’nu “RABB” hududu içinde düşünme.
Kayarsın, içine düşersin.
Bundan da haberin olmaz.
Bu, yalnız sana olmaz.
Diğer birçok ma’sum ve iyi boynu bükük kullara da tesir eder.
Zâlim kadrosuna yanaşmış olursun.
Bunu Cenab-ı ALLAH:
“Lâ ilâhe illa ente sübhaneke inni künti minezzâlimin” ile bildirmiştir.
Yavan insanlardan olma!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder