* Bir şehir vardır ki, ona Rumiyye denir. ahir zamanda
inananlar her yeri alacak ama orayı alamayacaklar. Orası çok büyük bir
şehirdir. Orada parmağı kulağında bir heykel vardır, yüzü Bilal´e benzer. Bir
diğer heykelde at üzerinde duran biri vardır, yüzü Ali´ye benzer. Bir başka
heykel vardır, yüzü Peygamber´imizin kızı gibidir. Hz İsa; "Benden sonra
bunlar gelecekler.." demiştir. Bu heykellerin hangi yönü harab olursa o
yöndeki ülkeler ve şehirler harab olacaktır.
Yorum: Burası hangi kentti acaba? Herhalde heykellerin yüz
güzellikleri onların kutsal kişilere benzetilmesine neden oldu. Rumiyye, büyük
olasılıkla Araplar için Anadolu´ydu. O zaman bu kent, antik Efes, Milet veya
Afrodisyas olabilir.
* Yine Hint´te bir heykel vardır. Ucuzluk olduğu zaman ağzından
güzel sesler, hasta olduğunda kötü sesler çıkar. Üzerinde iki yüz vardır; boyu
250 arşındır (17 m.). Ağız, budun ve kulaklarında kuşlar yuva yapmıştır. Bir
başka heykel vardır, iki eli havadadır, ağzından on değirmeni döndürecek su
çıkar. Önünde bir göl vardır.
Yorum: Yer belli Hindistan ve ağzından akan suların bir
havuza dolduğu dev bir Hindu tanrı heykelinden söz ediliyor.
* Yine oralarda bir başka heykel vardır, dört eli vardır.
Bir ile dua eder gibi, öteki eli şikayet eder gibidir, üçüncü elini böğrüne
koymuş, dördüncüsüyle birşey tutmaktadır. Kimse bilmez ne şeydir.
Yorum: Yine Hindistan ve bu heykeli tanıyoruz; kan, ölüm ve
kötülük tanrıçası Kali.
* Firengistan´da bir yer vardır. Orada da bir resim. O şehre
fakir biri gelse, keşişler fakiri resmin önüne götürürler. Resim fakiri görünce
ağlar. O zaman keşişler, fakire güzel bir verirler ve Hıristiyan yaparlar. Ama
ondan sonra resim bir daha ağlamaz.
Yorum:
Avrupa tabii ki Frengistan. Demek eski çağlarda da stigmatik
Meryem veya İsa resimleri veya ikonaları vardı. (Stigma, bazı pşisik etkiler
sonucunda dinsel objelerde veya kişilerde görülün gözyaşı ve kan damlaları)
* Yine uzunluğu 1000 arşın (68 m.) olan bir alet vardır.
Üzerinde filden büyük bir kuş vardır, öteki kuşlar gelip üzerine konunca
kanatları yanar ve düşerler.
Yorum:
Bunu bilemiyoruz. Herhalde dünyadışı birşey olsa gerek.
* Mağrip´te bir şehir vardır, adına Kurvat denir, şimdi
yıkıktır. Oradaki sarayda altın bir taht vardır ve de üzerinde bir resim. Resim
garip bir dille konuşur ama kimse anlamaz.
Yorum: Burası bal gibi Atlantis´ten kalmış bir üs olabilir.
* Acaip yerlerden birisi de Adem Peygamber´in mezarıdır.
Mezar Serendip Dağı´ndadır, uzunluğu 60 arşın (4 m.), çapı 40 arşın (2.7 m.),
20 arşını (1.3 m.) denizin içindedir. Deniz canavarları üzerinde yüzerler.
Yorum: Böyle bir yer var. Sri Lanka´da. Adem´in ayak izi
burada deniyor ama mezarı diyenler de var. Kim kazı yaptı ki, bilelim?
* Horasan´da demirden yapılmış bir aslan vardır. Ağzından
ateşler çıkar. kim yaklaşsa yanar. Bir gün oraya gelen birisi ateşten
kurtularak yanındaki mağaraya girdi. Orada içinde ipekler giymiş bir ölünün
yattığı bir tabut gördü.
Yorum: Bu da eski uygarlıklardan kalmış olsa gerek ya da
uzaylılar birşeyi koruyorlar. Dev ölüler ise eski metinlerde ve Tevrat´ta
adları geçen "Nefilimler" olabilirler.
* İskenderi Zülkarneyn, yine bir mağarada bir kolu minare
uzunluğunda, bir dişini bir devenin kaldıramayacağı bir ölü gördü. Başka bir
mezarda ise, gözünün içine bir adamın girebileceği bir ölü vardı.
Yorum: Yine aynı devler...
* Yine İskender, bir gece deniz kenarında giderken, denizden
bir canavarın çıktığını gördü. Ağzında dev gibi bir inci vardı, inci ışık
verirdi. Canavar inciyi yere koydu ve karaya çıktı. Balıkçılar bağırınca,
canavar inciyi bırakıp suya girdi. Balıkçılar inciyi aldılar Şah´a götürdüler.
Şah inciye baktı ve içinde yedi iklimi gördü. Dağlar, denizler, şehirler,
adalar görünüyordu. Hepsini incinin içinde gördü.
Yorum: Bir uzay aracı var gibi... Işık veren inciyi bir tür
monitör olarak düşünebiliriz. Bir lap-top monitör olabilir. İyi de acaba Şah
monitörü ne yaptı?
* Halife Muktedir zamanında iki insan vardı. İkisi de
kadındı ve boyları yüzer arşındı (6.8 m.), dağda yaşarlardı. Askerler onlara
yaklaşmazdılar ama birgün ikisini uyur buldular, ok attılar, ikisini de
öldürdüler.
Yorum: İnsanların ettiği nankörlüğe bakar mısınız? Ya
devleri ya da dev uzaylıları uyurken öldürmüşler.
* Türkistan ulu bir yerdir. Halkının ömrü uzundur, şifalı
otlar yetişir, gergedan eti yerler, sultanları file biner.
Yorum: Türkistan nasıl bir yermiş böyle? Fakat Türkistan´da
gergedanlar ne arıyorlar? Ya filler? Türkistan´la Hindistan karışmış olabilir
mi?
* Türk diyarlarından Merd şehrinde yaşayan bir uluya oradaki
acayiplikleri sordular. O da; "Evvelce burada taştan bir put vardı. Boyu
yüz arşından (6.8 m.) fazlaydı. Gökten indi diye taparlardı."
Yorum: Bu bir roket olabilir mi?
* İskender, hortlağı, perisi çok olan biryer gördü. Periler
bir saat insan, bir saat korkunç oluyorlardı. Bazılarına göre bunlar insan,
bazılarına göre cindir. Cin tayfası göğe çıkmak istediğinde, yer ve gök
arasında duran melekler onlara mani olurlar, ellerinde kıvılcımlar vardır,
cinleri kıvılcımlarla düşürür, öldürürler.
Yorum: Uzeyda birşeyler oluyor.
* Onlar geceleri dağlarda insan şeklinde yolcuların önüne
çıkarlar. Kah uçar, kah dururlar. Yolculara sıkıntı çektirirler. Çok kimse bu
devleri görür, saçlı sakallı dervişe benzer yüzleri olan geyiklere binerler...
Bu dağlarda geyiğe binmiş evliyalar dolaşır.
Yorum: İnanılmaz ama bunları yazanlar "StarWars
II"yi izlemişler. Filmdeki saçlı sakallı insanımsı suratlı geyiğe benzer
yaratıkları anımsadınız mı?
* Ulu Tanrı 18.000 alem yarattı. Birçok mahluk ile doldurdu.
Kiminde melekler, kiminde türlü türlü mahluk vardır. O alemlerin birisi Zümrüd
alemiydi. Onlar uça uça kendi alemlerinin hududuna geldiler ve başka bir aleme
geçmeye karar verdiler. Havaya aktılar, süzüldüler, küreleri geçtiler ve geri
dönmediler.
Yorum: Galaktik yolculuk daha iyi anlatılabilir mi? Kimbilir
ne zaman geri dönecekler. Kimler mi? Bilmiyoruz ama belki de geldiler..
* Süleyman´ın zamanında onu ziyarete gelen Belkıs yoldayken
Süleyman´ın cinlerinden birisi Belkıs´ın sarayını ondan evvel getirmeyi teklif
etti. Ama veziri aynı işi daha çabuk yapacağını söyledi. Süleyman vezirine izin
verdi. Bir gürültü koptu ve aniden çölün üstünde bir saray belirdi. Sonra
Belkıs geldi, sarayın içindeki gölü su sanarak geçmek için eteklerini kaldırdı,
bir de baktı ki su değilmiş. Utanarak Süleyman´a geldi, elini öptü. Süleyman,
Belkıs´a sarayın kendi sarayına benzeyip benzemediğini sordu. Belkıs, çok
benzediğini söyleyince Sülayman şükür etti.
Yorum: Ya ışınlanan bir yer ya da görünmezlikten görünürlüğe
geçen bir uzay aracı. Belkis, bastığı yerin su olduğun sanmıştı ama herhalde
cam veya kristalize bir zemindi.
* Süleyman´ın tahtı bir acayipti. Uzunluğu üç mildi. Sağ ve
sol yanlarında 12.000´er kürsü vardı, buralardaki kızıl altın ve gümüş
sandalyelere bilginler otururdu. Süleyman´ın bulunduğu kürsü, dört arşın (2.72
m.) büyüklüğündeydi. Kürsüde altından ve gümüşten yapılmış kutsal kitaplardan
dersler veren oniki hoca vardı. Seslerini Süleyman´ın kulağına rüzgar
götürürdü. Tahtı da rüzgar götürürdü. Rüzgar dört tarafından eser, tahtı ağır
ağır kaldırırdı. Tahtın üzerinde sırçadan bir ev vardı ve daha onun üzerinde
iki altın aslan duruyordu. Süleyman ne zaman ayağını tahta bassa, taht
çevrilirdi. Aslanlar ayağa kalkar, pençelerini açarlar, kuyruklarını yere
vururlardı. Süleyman ne zaman kürsüye binse, güneş yüzlüler inciler ve ateşler
saçarlardı.
Yorum: Hezekiel´in gördüğü gökten gelen cismi anımsatıyor.
Tüm anlatılanları elektromanyetik aygıtlara dönüştürün. Altın ve gümüşleri de
titanyum veya diğer elementler olarak kabul edin. Ne görüyorsunuz?
* Süleyman´ın devlerinin kimisi İnsan yüzlü, ötekileri
kaplan suratlı veya gövdeli, kimi öküz başlı, kimi yılan şekilli, kimi ejderha
başlı, kimi maymun yüzlü, kimi eşek ayaklı, kimi aslan yüzlü, kimi fil
gövdeliydi. Ağızlarından ateşler saçılır, yüzlerine bakanın ödü kopardı. Hepsi
Süleyman´ın emrindeydiler... Bunların gıdaları sıcak rüzgar ve kaynar suydu..
Yorum: Yine "Star Wars" ama bu kez birinci
bölümdeki bar sahnesine benziyor. Ne kadar garip uzaylı yaratık varsa orada.
Süleyman´ın uzaylı bir lider olduğunu düşünmemek elde değil.
* Itlak diye bir şehir vardır. İskender oraya gitti. Halkına
görünmedi.. Üç gün burada kaldı, hayran hayran seyretti... Oradan başka bir
şehire gitti, içinde 200 dağ, 200 kale vardı. İçinde hergün savaşan periler
yaşardı.. İskender görünmedi şehirden çıktı gitti.. sonra geri döndü geldi, bu
kez onu gördüler. O anda değirmen taşı gibi bir fırıldak koptu geldi, her kime
dokunsa yok ederdi..
Yorum: İskender´in görünmezlik sağlayan bir aracı var. Dönüp
gelen fırıldak elbette ki bir uçan daire olsa gerek.
* Allah´ın yeryüzünü 70.000 yıl evvel yarattığı söylenir. O
vakitten Adem´e kadar elbet dünya sessiz kalmadı... Fakat bazı rivayetlerde
haber verildiğine göre, her devir 7.000 yıl olmuştur. Bu zamanda bir mahluk
geldi ki, Allah emir ve yasaklarını onlara bildirdi. Sonra isyan ettiler ve
Allah onları değiştirip başka mahluk haline getirdi. Dünyanın sonuna 7.000 yıl
kala insanın yarıtıldığı rivayet olunur. Onun için Adem´e son mahluk denir.
Zaman geldi, yeryüzü hayvanat oldu, Allah onlara da peygamber yolladı.. Emre
uydular sonra içlerinde azgınlık başladı ve Allah onları yok etti... Sonra
başka kavimler yarattı.. Bunların bazısı rüzgardan yaratıldı. Böylece her
mahluk devrini tamamladı ve sonra Allah cinleri yarattı. Ev yapmasını bilmeyen,
mağaralarda yaşayan bir mahluk daha vardı..
Yorum: Sanki Madam Blavatsky´nin "Gizli
Doktrin"inin ilk bölümünü okuyoruz. Yaradılış öyküsü tamamen bu okült
kaynağın aynısı. Bu gezegenden kimler geldi, kimler geçti...
* Derler ki Kaf Dağı´nı görenlerin sayısı dörttür. Adem´den
sonra ikincisi Süleyman´dır. Tahtını yel götürür, bir günde bir aylık yol
giderdi... Üçüncüsü Sülayman´dan üçyüz sonra yaşayan İskenderi Zülkarneyn´dir,
rivayete göre onun tahtını bulut götürdü..
Yorum: Süleyman gibi efsanevi bir kişilik olan İskenderi
Zülkarneyn´de (Dikkat edin bu ismin Makedonyalı Büyük İskender´le ilgisi
yoktur) büyük olasılıkla dünyadışı bir canlı olsa gerek. İkisi de özel
araçlarla uçabiliyorlar.
Başka söze gerek yok. Bunlar Daniken´ın ve ötekilerinin
verdikleri örneklerin çok daha ötesinde ve etkili örnekler. Yine de yoruma
açıklar. Ama emin olduğumuz birşey var; kutsal metinlerin ardında farklı bir
gizem yatıyor.
1 yorum:
teşekkürler...faydalı olma ihtimali bile güzel insanlara..sizede başarılar..
Yorum Gönder