ALLAH'A   DUA   ETMEK    
                Dua,  müminin silahıdır. Allah ile insanlar arasındaki bir bağlantı yoludur.  Allah’a ulaşabilmenin en kolay yoludur. Çağırmak, seslenmek, istemek,  yardım talep etmek anlamlarına gelen dua Kur'ana göre, kulun, bütün  benliği ile Allah’a yönelmesidir. Dua sırasında önemli olan kelimeler ve  sözcükler değildir. Önemli olan, kulun o anki ruh halidir. 
                Dua,  Allah’a karşı hem büyük bir görev hem de bizim ebedi hayatımızı  kurtaracak büyük bir vesiledir. Herzaman, külfette ve nimette, üzüntüde  ve sevinçte, kahırda ve huzurda Allah’a dua etmeliyiz. Samimi bir mümin  Allah’dan başkasına dua etmez. Yalnızca ona yalvarır. Yalnızca ona dua  eder. Yalnızca ondan yardım diler. Bizi  yaratmış, bu dünyaya yerleştirmiş, akıl ve beden sahibi kılmış olan  Allah'a, acaba gerektiği kadar yakın mıyız? O'na en son ne zaman dua  ettik? O'na sadece bir takım belalarla karşılaşınca mı yalvarıyoruz? Dua  ettiğimizde O'nun bize çok yakın olduğunu, fısıltıyla söylediğimiz veya  içimizden geçirdiğimiz her sözü işittiğinin bilincinde miyiz? En büyük  dostumuzun ve dayanağımızın O olduğunu, her şeyi öncelikle O'ndan  dilememiz gerektiğini düşünüyor muyuz? 
                Yüce Allah,  ayetinde de bildirdiği gibi her insana çok yakındır. Her insanın  dilediğini, içinden geçirdiklerini, düşündüklerini, bir dostuna  söylediklerini, fısıldaşarak konuştuklarını, hatta bilinçaltında  taşıdıklarını dahi bilir. Dolayısıyla, Allah kendisine yönelip dua eden,  kendisinden istekte bulunan herkesi duyar ve bilir. Bu, insanlar için  çok büyük bir nimet ve Allah’ın rahmetinin, merhametinin ve sonsuz  gücünün bir göstergesidir. Bu  gerçeği bilen bir insan, Allah’dan her şeyi isteyebilir ve Allah’ın  duasını Kabul etmesini umabilir. Örneğin amansız gibi görünen bir  hastalığa yakalanan bir insan, elbette ki tüm tıbbi tedbirlere başvurur.  Ancak, bunun yanısıra asıl şifayı verenin Allah olduğunu bilerek,  sağlığı için Allah’a dua eder. İçinde bir tür korku yada endişe duyan  bir insan da, hemen Allah’a sığınır. Allah’ın kalbine ferahlık vermesi  ve onu tüm korkularından kurtarması için dua eder. 
                İşinde  zorluklarla karşılaşan bir insan, işlerini kolaylaştırması,  zorluklarını gidermesi için Allah’a yönelir. İnsanın bunlar gibi  saymakla bitmeyecek kadar çok ihtiyacı vardır ve Rabbimiz bize her  konuda kendisinden istekte bulunabilme imkanını tanımıştır. Bu çok büyük  bir nimettir, öyleyse bu fırsatı çok iyi değerlendirmeli; Allah’dan  üzerimizdeki hidayetini arttırmasını, bizi cennette salihlerle birlikte  sonsuza dek ağırlamasını, cenneti, cehennemi ve Allah’ın gücünü daha iyi  kavrayıp anlamamız için kavrayışımızı arttırmasını dilemeliyiz. Ancak,  bu noktada belirtilmesi gereken bir sır vardır. Bu sırrı Rabbimiz  Kur’anda şöyle bildirmektedir;
İsra Suresi   Ayet: 11   Sayfa: 284“ İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan, pek acelecidir. ”
Yüce Allah’ın ayetinde de bildirdiği gibi, insanın her dua ederek Allah’dan istediği herşey kendisi için hayırlı olmayabilir. Örneğin bir insan çocuklarının geleceği için Allah’tan çok büyük bir mülk ve zenginlik ister. Ancak Allah onun bu isteğinde bir hayır görmeyebilir. Belki de zenginlik çocuklarının azgınlaşıp şımarmalarına neden olacaktır. Allah, bu insanın duasını duyar ve onun duasına en hayırlı şekilde karşılık verir. Bu sırrı bilmeyenler, Allah’a dua ettikten sonra duaları gerçekleşmediğinde, Allah’ın dualarına karşılk vermediğini zannederler. Bu, çok yanlış bir inanıştır.
Kaf Suresi Ayet: 16 Sayfa: 520
                “  And olsun ki, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler  verdiğini de biliriz. Ayrıca biz insana şah damarından daha yakınız. ”
                Onun  duasını duyar ve dua eden için en hayırlı olan neyse onu takdir eder.  Allah, insanın her konuşmasından, her düşüncesinden, hayatının her  anından haberdardır. Dolayısıyla, insan Allah’a her dua ettiğinde  Allah’ın duasını bir ibadet olarak kabul ettiğini bilmeli ve duasına  kendisi için en hayırlı zamanda ve en hayırlı şekilde karşılık  vereceğine iman etmelidir.
Fatiha Suresi   Ayetler: 4’den 7’ye kadar
                 “ Biz yalnızca sana ibadet eder ve yalnızca senden yardım dileriz. Bizi  doğru yola ilet, yani kendilerine nimet verdiklerinin yoluna. Gazaba  uğrayanların ve sapmışlarınkine değil. ”
                 Dua, Allah’ın sonsuz kudretini düşünüp kavramak, bu kudrete gönülden  boyun eğmek ve yalnızca O’ndan yardım dilemektir. Aksi bir davranışın  ise dünyada da, ahirette de karşılığı hüsran olacaktır. Bu, Allah’ın bir  vaadidir.
Araf Suresi   Ayet: 180   Sayfa: 175“ En güzel isimler Allah'ındır. O'na o isimlerle dua edin.O'nun isimleri konusunda eğriliğe sapanları bırakın.Onlar yaptıklarının cezasını göreceklerdir. ”
Haşr Suresi Ayet 24 Sayfa: 549
"O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir."
Furkan Suresi Ayet: 77 Sayfa: 367
“ Sizin duanız, sizin yalvarışlarınız olmasaydı, Rabbim size kıymet ve değer verir miydi? ”
                 Bu ayetten anlaşılıyor ki, insanın Allah katında bir değerinin olması  duasına bağlıdır. Çünkü, dua eden insan her şeyi sadece Allah’ın  vereceğini bilir ve her şeyi Allah’dan istemiş olur. Allah her şeyin  asıl sahibidir. Dua, kavli yani lisanen ve ameli yani fiilen olmak üzere  ikiye ayrılır. Allah bütün duaları, yalvarışları ve yakarışları kabul  edeceğinin sözünü vermiştir. Sözünden ve vaadinden asla dönmez.
Bakara Suresi   Ayet: 186   Sayfa: 29
                 “ Habibim, kullarım beni sana soracak olursa, muhakkakki ben onlara çok  yakınım. Bana dua ettiği zaman, dua edenin duasını kabul edip cevap  veririm. Öyleyse onlar da hakkıyla bana iman edip inansınlar ve benim  çağrıma, emirlerime tabi olsunlar. Umulur ki, irşad içinde, huzur içinde  ve hidayet içinde olurlar. ”
Mümin Suresi   Ayet: 60   Sayfa: 475
                 “ Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu bana ibadet etmekten  kibirlenip, büyüklenenler cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak  gireceklerdir. ”
Zümer Suresi   Ayet: 8   Sayfa: 460
                “ İnsana bir keder, bir üzüntü ve bir sıkıntı dokunduğu zaman, bütün gönlünü vererek Rabbine dua eder. ”
Araf Suresi   Ayetler: 55 ve 56   Sayfa: 158
                 “ Rabbinize yalvararak, içten dua edin. Çünkü Allah haddi aşanları  sevmez. ” “Allah’a korku ve huşu içinde dua edin. Ayrıca Allah’ın  rahmetini, ihsanını, ikramını ümit ederek dua edin. Çünkü Allah’ın  rahmeti iyilik edenlere çok yakındır. ”
Yusuf Suresi   Ayet: 87   Sayfa: 247
                “ Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyiniz. Çünkü Allah'ın rahmetinden ancak kafirler topluluğu ümidini keser. ”
                 Yukarıdaki ayetlerden belli ki, Allah bütün duaları kabul eder. Dualar  gönülden, yürekten, kalpten olmalıdır. Her zaman dua etmeliyiz. Dua,  tabiatın özünde, islamın cevherinde vardır. Bütün Peygamberler de  Allah’a dua etmişlerdir. HZ. EYYÜB (A.S.), HZ. YUNUS (A.S.), HZ.  ZEKERİYYA (A.S.), HZ. SÜLEYMAN (A.S.), HZ. MUSA (A.S.) bunlardan  bazılarıdır. HZ. EYYÜB (A.S.) bir peygamberdi. Allah’ın sevgilisi ve  resulü idi. Ciddi bir hastalığa yakalanarak sıkıntı çekmiştir. Ancak  içinde bulunduğu her türlü ağır şarta rağmen, daima sabrı ve Allah’a  olan güveni ile öne çıkmıştır. Allah onun bu vasfını tüm müminlere örnek  olarak gösterir. Hastalığından dolayı kırk yıl yatağına mahkum  olmuştur. Ayrıca hanımı da onu terk etmişti. Hiç bir zaman isyan  etmemiştir. Sabrı müminlere örnek olmuştur. Allah Hz. Eyyüb'ü  denemiştir. Acaba şükreden mi olacak, küfreden mi? Hamd eden mi olacak,  isyan eden mi? İmtihanı kazanan Hz. Eyyüb, küfreden  değil sabrıyla  şükreden oldu. İsyan eden değil hamd eden olmuştur.
 Sad Suresi   Ayet: 44   Sayfa: 457
                “Gerçekten biz Eyyüb’u sabredici bulduk. O ne güzel kuldu. Çünkü O daima Allah’a yönelen biriydi.”
Enbiya Suresi   Ayetler: 83 ve 84   Sayfa: 330
                 “Ey Habibim, kulumuz Eyyüb’u da hatırla; hani O Rabbine çağrıda  bulunmuştu,  ‘ Şüphesiz bu dert ve hastalık beni sarıverdi. Sen merhamet  edenlerin en merhametli olanısın. ’ demişti.” “Böylece onun duasına  icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik, ona katımızdan bir rahmet ve  ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte  bir katını daha verdik.”
Sad Suresi   Ayet: 41 ve 42   Sayfa: 456
                 “Ey Habibim, kulumuz Eyyüb'ü de hatırla. Hani O Rabbine şöyle nida  etmişti; 'Ya Rab, gerçekten şeytan beni zorluk ve eleme uğrattı.' Biz de  O'na; 'Ya Eyyüb, ayağını yere vur. Çıkan suyla hem yıkanacak, hem  içecek bir soğuk sudur.' dedik. İki pınar su çıktı; birisinden içti,  diğerinden yıkandı. Böylelikle dahili ve harici bütün hastalıklardan  dolayı şifa buldu.” 
Hastalıklarından  dolayı her zaman şükreden Hz. Eyyüb, sabır göstermiştir, sabrını ve  şükrünü Hz. Allah ödüllendirmiştir, yol göstermiştir, şifa vermiştir.  "Ayağını yere vur, çıkan su senin için derman ve şifa olacaktır."  buyuruldu. Hz. Eyyüb'ün ayağını yere vurmasıyla çıkan su Ş.Urfa'nın  Eyyübiye mahallesindedir. Birçok insanlar Allah'ın izniyle ziyaret  amacıyla buraya giderler.
Saffat Suresi   Ayetler: 139, 142, 143 ve 144   Sayfa: 452
                 “Gerçekten Yunus da gönderilmiş peygamberlerdendi. ” “ Hani o, dolu bir  gemiye kaçmıştı. Böylece kur’aya katılmıştı da,  kaybedenlerden  olmuştu. Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı. ” " Eğer çok dua  edip, tesbih edenlerden olmasaydı. " "Balığın karnında kıyamet gününe  kadar kalacaktı."
                 HZ. YUNUS(A.S.) peygamber olarak gönderildiği kavmini terketmişti.  Yukarıdaki ayetlerden görüldüğü gibi, binmiş olduğu gemide yolcular  arasında kura çekilmiş ve kura sonucunda onun denize atılmasına karar  verilmişti. Yine Kur’anda bildirildiğine göre, Allah’ın üzerine  yüklediği sorumluluğa sabredemeyerek kavmini terk eden ve daha sonra  denize atılan Hz. Yunus (A.S.), dev bir balık tarafından yutulmuştur.  Balığın karnında iken yaptığı hatadan dolayı pişmanlık duyan Hz.  Yunus(A.S.), Rabbine şöyle dua etmişti.
Enbiya Suresi   Ayet: 87   Sayfa: 330
                 “ Ey Rabbim, seni noksan sıfatlardan tenzih ederim. Sen yücesin,  gerçekten ben kendine zulmedenlerden oldum. Bana merhamet eyle. ”
Enbiya Suresi   Ayet: 88   Sayfa: 330
                 “ Bunun üzerine bize dua eden Yunus’un duasına icabet ederek kabul  ettik. Onu üzüntüden, gam ve kederden kurtardık. Onu kurtardığımız gibi,  bütün müminleri de gam ve kederlerinden kurtarırız. ”
Saffat Suresi   Ayet:143 ve144   Sayfa: 452Yukarı
                 “Eğer Yunus balığın karnında iken bize tesbih ve dua etmeseydi,  insanların dirileceği gün olan kıyamet gününe kadar balığın karnında  yaşamaya mahkum kalacaktı.” Yukarıdaki söz konusu ayetler, duanın gerekli olduğunu, önem ve ehemmiyetini beyan eden ifade ve izahlar olduğunu unutmayalım.
                 HZ. ZEKERİYYA (A.S.)’nın dualarından Kur’anın üç ayrı suresinde  bahsedilir. Yaşı ilerlemiş olan Hz. Zekeriyya (A.S.), kendisinden sonra  kavmi içinde imanı ayakta tutması için Allah’dan bir evlad istemiştir.  Kendisi çocuk sahibi olabilmek için oldukça yaşlı, karısı ise kısır  olduğu için çocuğu yoktur. Allah’a duada bulunmuştur;
Ali İmran Suresi   Ayetler: 38, 39 ve 40   Sayfa: 56
                 “ Orada, yani mescitte Zekeriyya Rabbine dua etti.  ‘ Ey Rabbim, bana  katından tertemiz bir evlad nasip eyle. Doğrusu sen duaları işitensin.  ’  dedi.” “ Bunun üzerine, Zekeriyya mihrapta namaz kılmaya durduğu  sırada melekler ona,  ‘ Allah sana Yahya isimli bir çocuk müjdeliyor. O  evlad ki, Allah’dan geleni tasdik edecek, halkının efendisi olacak,  takva sahibi birisi ve salihlerden bir peygamber olacak olan bir  evlad.’  diye seslendi. ” “ Zekeriyya,  ‘ Ya Rabbi, benim nasıl oğlum  olabilir. Kendime ihtiyarlık çatmış, karım da kısırdır. ’  dedi. Allah,   ‘ Ey Zekeriyya, biz dilersek olur. ‘  dedi. ”
Enbiya Suresi   Ayetler: 89 ve 90   Sayfa: 330
                 “ Zekeriyya’yı da hatırla! Hani Rabbine,  ‘ Ey Rabbim, beni yalnız  bırakma! Sen varislerin en hayırlısısın. ’  diye dua etmişti. ” “Bunun  üzerine biz de duasını kabul ettik ve kendisine Yahya’yı verdik.  Zevcesini de doğum yapmaya elverişli kıldık. Gerçekten bütün bu  peygamberler, hayırlara koşar, rahmetimizi umarak ve azabımızdan  korkarak bize dua ederlerdi. Bize karşı itaatkar idiler. ”
                 Netice itibariyle, hastalığından dolayı yatağına mahkum olan Hz. Eyyüb  (A.S.)’ın hastalığına şifa veren Allah, balığın karnındaki Hz. Yunus  (A.S.)’ı bu eziyetten ve kederden kurtaran Allah, karısı kısır olan  kendisi de yüz yirmi yaşında olan Hz. Zekeriiyya (A.S.)’a evlad veren  Allah, Hz. İbrahim (A.S.)’ı  yakmak için tutuşturulan ateşi göl haline  getiren Allah, her şeye muktedir olan Allah, biz gibi günahkar kulların  duasını kabul etmekten aciz değildir. Yeterki yüzler ve gönüller,  kalpler ve yürekler O’na yönelsin, O’na koşsun, O’na kavuşsun.