2012'de Nuh Tufanı'ndan daha büyük tufanı öngören gerçek dışı bir film: 2012  |                  
"İblis'in Kadim Planı"na hizmet  eden filmlerin kodlarını ifşa etmeye, 2012 filmi ile devam ediyoruz. 2009  yılının son günlerinde vizyona giren 2012 filmi, görsel efektleriyle olduğu  kadar, konusuyla da dikkat çekiciydi. Filmin senaryosu; sapkın, paganist,  şeytani öğreti ve ritüellere sahip olan Maya toplumunun meşhur kehanetine  dayanıyor.
Amerikalı araştırmacı John Major Jenkins, 1997 yılında  yayınladığı "Maya Cosmogenesis 2012" adlı kitabında, Maya takviminin 21  Aralık 2012'de bittiğini anlatıyor. Bazı Maya kültürü hayranları da, Maya  takviminin 21 Aralık 2012'de bitmesini, "fiili kıyamet"in kopmasına işaret olarak  algılıyor, buna uygun senaryolar üretip, kitaplar yazıyorlar. Jenkins'e göre, Mayalar, bugünkü şeytani New Age  akımlarının  da öngördüğü gibi 2012'de zamanın ve uzayın kalbindeki kapıların   açılacağına, evrenin yeniden doğacağına, döngünün sıfır noktasına  erişeceğine  ve nihayet toplu ruhsal yeniden doğuşun(şeytanlaşma sürecinin)  başlayacağına inanmaktaydı.
Aslında  cin-şeytanların, iyice kendilerini göstermeye başlayacağı ve insanlar üzerindeki "tasallut"un artmaya başlayacağı 2012 geçiş yılında neler olacağını Erich Von Daniken,  farkında olmadan ele veriyor. "Tanrıların Arabaları" kitabının da yazarı olan Erich Von Daniken; 4. Uluslar arası UFO  ve Yeniçağ(New Age) kongresinin açılışında yaptığı konuşmada; Maya  kaynaklarını incelediğini ve uzaylıların(aslında cin-şeytanlar),  2012 yılında Dünya'ya geleceğini söylüyor.
Carl  Anheuser: Nuh Tufanı'nın olacağını bildiği halde gizleyen "zenginler  kulübü" adına gemileri inşa ettiren, Beyaz Saray'ın kurmay şefi.  |                  
Sapkın  Maya toplumunun "cin-şeytan kaynaklı kehanetleri", elbette saptırılmış da olsa bazı gerçekleri içermektedir. Bugün şeytani Yeni Çağ yobazları tarafından göklere çıkarılan Maya uygarlığı; Güneş tanrısı(İblis'e) tapınan,  bu kan içici vampir Şeytan'ı memnun etmek için durmadan insan boğazlayan ilkel-vahşi bir topluluktur. Mel Gibson'ın Maya uygarlığıyla ilgili son filmi "Apocalypto", bu ilkel-vahşi  kavmin, "cinnet hali"ni en güzel şekilde özetlemektedir.
Elbette tarih boyunca "Güneş tanrısı(Ra) rolü"nü çalmış olan İblis; Mayalara "yaklaşan saat"le ilgili bazı tüyolar vermiştir. Nitekim bugün de, İblis'in, insan ve şeytan yandaşları;  bu tüyoları bol bol kullanıyorlar. Yazılı-görsel basın, yayın; kitap,  film ve internet yoluyla; 2012'de önemli aşamaya gelecek olan "İblis'in gerçek senaryosu"nu böylece  güncelleştirmiş oluyorlar.
 Ortada "fiili kıyamet"e işaret eden hiçbir olay elbette yok, ancak 2012'nin yönetmeni, filmdeki kışkırtıcı-aldatıcı yaygarasıyla, İblis'e daha çok hizmet edeceğini umuyor. İşte Mayalar'ın, büyük bir "korkuyla tapındıkları Şeytan"dan duydukları 2012 yılıyla ilgili kehanetin özeti:
"1.872.047 gün sonra, "Maya Takvimi"  bitecektir. Güneş'in  manyetik alanı değiştiği için, Dünya'nın da  manyetik alanı değişecektir. Doğum oranları düşecek; Dünya, depremler,   seller, yangınlar ve kasırgalarla büyük bir doğal afete uğrayacaktır.  Böylelikle  içinde bulunduğumuz çağ (Demir Çağ) bitip, yeni bir çağ (Altın Çağ) Dünya'ya  hükümran olacaktır. Son sözü, Güneş tanrısı söyleyecektir..."(               Adrian G. Gilbert, Maurice M. Cotterell, Maya  Kehanetleri-2012 ve Ötesi)
Burada İblis, dualiteyi kullanıyor. Bir taraftan "Güneş'in manyetik alanı"nın değişmesine bağlı felaketlere işaret ediliyor. Diğer taraftan, tüm geçmiş milletleri aldattığı gibi Mayaları da Güneş tanrısıyım diye kandırıyor ve diyor ki; 2012'den sonra son söz benim olacaktır. Yani 2012'den sonraki çağ benim çağım; Deccal'in çağı olacaktır. Ancak bu aldatıcı çağın, geçici olacağını; İblis'in "insan ve şeytanlardan oluşan ordusu"nun yok edileceğini ve dünyada hükümranlığın, her zamanki gibi Allah'a ait olacağını elbette gizliyor.
Aslında  mesele; "cin-şeytanlar"la çok yakın temasta oldukları bilinen "eski kavimler"in, "eski kehanetleri"nden ibarettir. Mayalar, Asurlar, Sümerler,  Eski Yunanlılar, Hindular, Budistler, Eski Mısırlılar ve Kabalistler'e ekilen tüm şeytani tohumlar, bugün  "Yeni Çağ(New-Age) Havuzu"nda toplanmış bulunmaktadır.
YÖNETMEN: ROLAND EMMERİCH
Yönetmen Roland Emmerich, 1996  yılında vizyona giren "Independence Day"(Kurtuluş Günü) adlı filmin yönetmeni. Bu filminde sözde kötü uzaylıların,  insanlığa  saldırısını anlatan Emmerich, sözüm ona insanlığın kurtuluş  gününü filme  çekmişti. Filmdeki insanlığı yok etmeye hazırlanan kötü uzaylılara(!), güya insanlar  gereken cevabı vermişti. Sinemada kötü uzaylılar konusu, planlı bir şekilde sürekli işlenmiştir. Bu  büyük bir planın parçasıdır. İnsanlığa yardımda bulunmak isteyen iyi kalpli uzaylıların(!), Dünya'yı, kötü uzaylılar(!) ve işbirlikçilerinden  kurtarması gerekmektedir
Emmerich'in bir diğer önemli  yapıtı da "The Day After Tomorrow"(Yarından Sonra) adlı filmdir. Yönetmen bu filmde, küresel ısınmanın yol açtığı ani  soğuma ile Dünya'nın yeniden buzul çağına girebileceğini anlatmıştır. Film,  Dünya'nın kaynaklarını sorumsuzca kullanan küresel güçlere esaslı göndermelerle  doludur. 
Filmde Dünya sular altında.   |                  
2012 FİLMİ: ÖZET
Her şey Hindistan'daki yoksul bir bilim adamının,  Güneş'ten yeryüzüne inen nötrinoların  Dünya'nın merkezini hareketlendirdiğini tespit etmesi ve  yakında büyük  felaketlerin olacağını keşfetmesiyle başlar. Eldeki bulguları   değerlendiren Amerikalı bilim adamları da, bu beklenmedik gelişmeyi  teyit  ederler. Yapılan hesaplara göre 2012 yılında, eşi görülmemiş depremler olacak,  şehirler yerin dibine geçecek, dev yarıklar oluşacak, Dünya adeta alt üst  olacaktır. Çok kısa sürede bütünüyle Dünya sular altında kalacak, büyük kara  parçaları yer değiştirecek, Arz yeniden şekillenecektir. 
Filmdeki bilimsel(!) projeksiyona göre 2. Nuh  tufanı çok yakındır. Hatta beklenen felaket, Nuh tufanından  çok daha büyüktür. Eğer  önlem alınmazsa o günden sonra Dünya'da yaşam  diye bir şey kalmayacaktır. Bu  projeksiyona göre; ABD liderliğinde,  Dünya'nın çatısı sayılan  Himalaya  dağlarının tepesinde üç adet dev gemi inşası başlar.
Proje, Amerikan gizli servisi FBI'ın  kontrolünde çok gizli yürütülür. Öyle ki; bir şekilde projeden haberdar olan kontrol  dışı kim varsa; FBI tarafından öldürülür. Projeden sadece bazı önemli ülkelerin  devlet başkanları ve dolar milyarderi küresel zenginler haberdardır. Projeyi  yürüten komisyon, 1 Milyar doları verebilecek kişileri, yaklaşan tufandan  haberdar eder ve bu para babalarına her şey anlatılır. Yani tufandan  kurtulabilmenin tek yolu, dolar milyarderi ve küresel hakim güçlerin adamı olmaktan  geçer. Gerçekler, son ana kadar halktan gizlenir.  
Milyarderleri Nuh Tufanı'ndan kurtaracak olan  gemilere, dev dalgalar çarpıyor.  |                  
Sonuçta beklenen gün gelip çatar. Ve sonunda  küresel gücün adamları, Himalayalar'daki Nuh'un gemisine doğru yola çıkınca, siyahi ABD başkanı da (Obama gibi) büyük felaketi açıklar. Nuh'un gemisine  bindirilen küçük bir  azınlığın ve canlı-hayvan ırklarının birer  numunesinin dışında; tüm  yaşamın sona ermek üzere olduğunu söyler.  Görülmemiş büyüklükteki  depremlerle, tüm Dünya dehşetli bir şekilde  sarsılmaya başlar. Amerika'nın  sembolü gökdelenler kağıttan kuleler  gibi yerle yeksan olur. New-York, Washington  gibi şehirler, çok kısa  sürede dev yarıkların içinde adeta kaybolur. 
Bu arada küresel gücün milyarder adamları  Himayala'nın tepesindeki gemiye biner. Tüm dünyayı yutan suların Himayala'nın  tepesine ulaşması artık an meselesidir. İşte tam da bu kritik saniyelerde Noah(Nuh) adında 12 yaşlarında bir  çocuk, ailesiyle birlikte kaçak yollardan gemiye binmeyi başarır. 
Noah ve  ailesini, kargo kapısından gemiye kaçak olarak bindiren kişi ise, Budist rahip Dalaylama'nın sadık bir adamıdır. Ama bu kaçak biniş sırasında Budist işçinin  elindeki bir alet, geminin kargo kapısındaki çarkların arasına sıkışır ve gemi  hareket edemez. Oysaki dev tusunami dalgalarının gemiye ulaşması ve insanlığın  yok olması artık an meselesidir. Ve kahraman çocuk Noah, adına yaraşır bir şekilde  büyük çarpışmaya saliseler kala, dev geminin yol almasını sağlar. Sonuçta, üç gemi dolusu dolar milyarderi ve hayvanlardan  birer çift, mucizevi bir şekilde büyük felaketten kurtulmayı başarır.
Geminin hareket etmesinde önemli rol oynayan Noah adlı çocuk, annesi ve kız kardeşiyle.  |                  
"NUH TUFANI SENARYOSU"NUN AMACI NE?
Gerçek Nuh tufanında  bile suların, filmdeki gibi  8 bin metreleri bulmadığı; böyle bir  tufanın  bilimsel olarak imkansız olduğu açıktır. Geçmişteki Nuh  tufanının olması için bile; çok sayıda kuyruklu yıldızın  Dünya atmosferine girmesi, kutupların tamamen erimesi ve yerden suların  fışkırması gerekmektedir. Kaldı ki buna rağmen sular, 2114 m   yüksekliğindeki Cudi Dağı'nı ancak aşabilmiştir. Bu da Kur'an  ayetiyle sabittir. Ayrıca, Peygamberimiz (s.a.v.)'in, ümmetinin başına tekrar "Nuh Tufanı"nın gelmemesi için  dua ettiğini ve bu duasının Allah tarafından kabul edildiğini sahih hadislerden  biliyoruz.  
Nitekim, "Bilim ve Teknik Dergisi" de, "Ocak 2010 sayısı"nı bu konuya ayırmış  ve filmdeki senaryoların tamamen uydurma olduğunu, ancak Dünya'nın reel bir  kuyruklu yıldız-asteroit çarpması riskiyle karşı karşıya bulunduğunu ortaya  koymuştur. 
Belli ki, 2012 filmini  yapanlar için senaryonun  gerçekle ilişkisi değil, hangi amaca hizmet  ettiği daha önemlidir. Alman asıllı yapımcı yönetmen ve senarist Roland Emmerich'in, 2012 filmiyle insanlığın  bilinç-altına ektiği tohumlara  bir bakalım: 
1) Filmde, Dünya'nın tüm kaynaklarını sömüren,  kendi krallıklarını kurmak uğruna her yolu mübah gören  "küresel güçler"in hedef gösterilmesi, bir planın parçasıdır.   Kendilerini dünyanın tek hakimi zanneden ve gerçekte de İblis'in kötü rol  oyuncuları olan küresel güçler,  şüphesiz  dünyada yaşanacak  böyle veya benzeri   felaket karşısında,   kimsenin gözünün yaşına bakmadan filmdeki yolu izleyeceklerdir.
 Ara sıra   limuzin sürücüsü olarak da çalışan bilim kurgu   kitap yazarı Jackson  Curtis, insanüstü bir gayretle, hızla giden uçağa son anda yetişiyor.  |                  
Ancak "küresel hakim güçler"in  gerçek yüzlerinin ortaya çıkarılmasını, iyi niyetli bir çaba olarak algılamak  mümkün mü? İşin garip tarafı, küresel gücün, bu tip filmlerin, kendi amaçlarına hizmet edeceğini sanmasıdır. Bu sebepledir ki bu tip filmlere destek verilmiştir. İblis'in kucağında oturan ve İblis'ten aldıkları ilhamlarla "dünyanın geleceğini planlayan kibirliler"in, oyuna geldiğini  anlamaları öyle kolay olmayacaktır. Bu filmde, oldukça açık ve ilgililerin gözüne sokarcasına,    dünya halkları  provake edilmiş, adeta ayaklanmaya çağırılmıştır.
Filmin  son dakikalarında ise güçlü bir New-Age vurgusu  vardır. Şöyleki, bir yolla bu gizli  projeden haberdar olan binlerce  sıradan insan, gemi hareket etmeden hemen önce  kapılara dayananır, küresel güçlere  imdat çağrısı yapar. Ama geminin  yolcularının kimler olacağı çok  önceden belirlenmiştir ve sıradan insanlara yer  yoktur. Projenin  danışmanlığını yapan genç bilim adamı, bu duruma isyan eder ve  duygusal  bir konuşma yaparak kapılara dayanan binlerce insanın ölüme   terkedilemeyeceğini haykırır.   Son anda yaşanan bu beklenmedik  gelişmeyle  sıradan insanlar da gemiye alınarak; bilim adamıyla  sembolize edilen New-Age felsefesinin;   insanlık, sevgi, kardeşlik  çağrışımı hatırlatılır.
2) Filmde; İslam'dan, Hıristiyanlık'tan, ve Musevilik'den iyi anlamda  hiç söz edilmezken; şeytani New-Age dinlerinin de esasını teşkil eden Budizm'e  özel bir vurgu yapılması anlamlıdır. Özünde "Allah inancı ve korkusu  olan semavi dinler"le ilgili filmde sadece olumsuz çağrışımlar yer alır:
a) Bu kadar çok ölümün yer  aldığı filmde yaşanan ölüm ve dehşet anlarında bile, nedense kimsenin aklına dua  etmek, Allah'a sığınmak gelmez. Oysa bu insanlığın fıtratına aykırıdır.  İnançsız insanların bile ölümle burun buruna geldiklerinde Allah'tan yardım  istedikleri, gerçek hayatta defaatle görülmüştür. Üstelik Dünya'da, hala   semavi dinlere mensup milyarlarca insan vardır.
Amerikan filminin olağanüstülük hastalığı: Dev yarıklardan uçan bir uçak.  |                  
b)  Filmde tek inançlı olarak gösterilen  insan, bir Rus milyarderinin "Hıristiyan uçak pilotu"dur. O da kurtulduğunu düşündüğü bir  anda, istavroz çıkarırken ölür. 
c) ABD  başkanı, kilise gibi bir  yerde dua ederken görüntülenmiş; ancak onun  duası da ona bir yarar sağlamamış ve ölmüş karısına "geliyorum Dorothy"  diye seslenerek can vermiştir. 
d) Olumlu bir "Allah inancı" vurgusundan  bu denli kaçınan yapımcılar, iş dinlerin   kutsal saydığı sembollerin  yok oluşuna gelince oldukça cömert  davranılmıştır.  Film için Kabe ve Vatikan gibi yerlerin yok oluşunu ballandıra ballandıra  gösteren sahneler çekilmiştir. Ancak daha sonradan Kabe�nin yok oluş sahnesini, can  korkusuyla filmden çıkaran yapımcılar, Vatikan'ın yok oluşuyla yetinmek  durumunda kalmışlardır. Buna karşılık, filmde açıkça  Budizm propagandası yapıldığına dair bir çok örnek verilebilir:
a) Himalaya dağlarına inşa edilen  gemide; Tibetli budist rahip Dalaylama'nın adamları, kendileri de kurtulamayacak  olmalarına rağmen sadık bir şekilde çalışmaktadırlar. 
b)  Herkesin  yüzüstü bıraktığı  bir anda, üstelik kendilerinin gemiye girişlerini  engelleyebilecek olmasına rağmen, merhamete  gelip Noah adlı çocuğu kaçak olarak gemiye bindiren "budist bir aile"dir. 
c)  Ayrıca Budist bir rahibin, yaklaşan  felaketi bildiği halde, ne kadar soğukkanlı, rahat olduğu ve hayatını hiçe saydığı  açıkça vurgulanmıştır. 
New-York, Washington  gibi şehirler, çok kısa sürede dev yarıkların içinde adeta kaybolur.   |                  
SONUÇ
Sonuç olarak filmde, "insanın  tanrılığı" şeytani yalanına dayanan ve son dönemde birçok Hollywood filminde propagandası  yapılan, özendirilen, New-Age felsefesinin  dayanaklarından olan "Budizm  öğretisi" kutsanırken,  tüm semavi dinler "yok sayılmıştır".
Filmin yan mesajları bir yana  verilen "ana mesaj"; "İblis'in Dünya'yı ele geçirme planı"nın işletilmesine hizmet etmektedir.  Zira İblis'in planının son aşaması; şu anda "Yeni Dünya Düzeni"ni kurmakla meşgul olan küresel gücün,   tüm "gizli planlarını ve insanlık dışı eylemleri"ni ifşa ederek madara etmektir. Unutulmamalıdır ki, bu bir "yem"dir. Küresel çaplı film senaryolarını fısıltılarıyla yönlendiren İblis, bugüne kadar kullandığı ve bundan sonra da kullanmaya devam edeceği "küresel kuklaları", "yaklaşmakta olan bir gün"de tepetaklak ederek boyun eğdirecektir. Küresel güç düşmanlığıyla insanların beğenisini sağlayan filmlere; bütün boyutlarıyla baktığımızda, asıl amacın, insanlığı "o aldanma günü"ne sürüklemekten ibaret olduğu açıkça görülecektir.
1) Adrian G. Gilbert, Maurice M. Cotterell, Maya Kehanetleri-2012 ve Ötesi, Çev. Özge Akbulut, Sınır ötesi Yy. İstanbul, 2001.
2) Bilim ve Teknik, Ocak 2010
3) vikipedi
4) yazarokur.com
5) cmoss.blogcu.com
6) webhatti.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder